SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

AKDİYE BAHSİ

<< 3580 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي ذِئْبٍ عَنْ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الرَّاشِي وَالْمُرْتَشِي

 

Abdullah b. Amr'dan, demiştir ki:

 

Rasûlullah (s.a.v.), rüşvet verene de alana da lanet etti.

 

 

İzah:

Tirmizî, ahkâm; İbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, II, 164, 190, 194, 212, 387, 388, V, 279.

 

Arapçada rüşvet verene "râşi" alana "mürteşi" ve rüşveti  verenle alan arasında aracılık yapana da "râiş" denir.

 

İbn Esîr'in en-Nihâye isimli eserinde; bir kimsenin hakkını elde etmek veya bir haksızlığı önlemek için verdiği paranın rüşvet olmadığı ifade edil­mektedir. Nitekim Habeşistan'da bir zorlukla karşılaşan İbn Mes'ud'un, iki dinar vererek kendini kurtardığı ifade edilmektedir.

 

Aliyy'ül-Kârî'nin, Mirkat şerhinde; rüşvetin hakkı iptal, bâtılı ikâme etmek için verilen menfaat olduğu ifade edilmekte; hakka erişmek, zulmü önlemek için bir menfaat vermekte sakınca olmadığı belirtilmektedir. Yine aynı eser­de, bir kimsenin bir hakkı sahibine vermek uğrunda sarfetmek üzere rüşvet alınmasında bir sakınca olmadığı kaydediliyor. Fakat bu meselede rüşveti alan kimsenin bu davayı halletmek üzere görevlendirilmiş bir hâkim veya bir yetkili olmaması gerekir. Çünkü bu davayı adaletli bir şekilde neticelendir­mek onların aslî görevi olduğundan bu iş için rüşvet almaları caiz olmaz. Nitekim Hanefî ulemasından İbn Melek de bu görüştedir.[Mübârekfurî, Tuhfetul-Ahvezî, IV, 565-566; Aliyyü'1-Kârî, Mirkâtü'l-Mefâtih, IV, 153.]

 

Aliyyül-Kârî bu görüşü ifade ettikten sonra, bütün bu görüşleri aslında Hattâbî'den naklettiğini belirterek şöyle diyor: "Hattâbî'nin; bir kimsenin bir hakkı sahibine vermek uğrunda harcamak üzere rüşvet almasında bir sa­kınca olmadığını söylemesi aslında; "Mü'min kardeşinin işinin görülmesi için aracı olan kimse bu yardımından dolayı kendisine gönderilmiş olan hediyeyi kabul ederse faiz kapılarından büyük bir kapıya gelmiş olur" mealindeki 3541 numaralı hadisin zahirine aykırıdır."

 

Mecmau'l-Bihâr isimli eserde de; bir kimsenin kendi hakkını elde etme­si ya da bir haksızlığı önlemesi için verdiği malın rüşvet olmadığı ifade edil­mektedir.

 

Ancak Şevkânî; Mecmau'l-Bihâr'da zikredilen bu görüşün bir delile da­yanmadığını söylemektedir.[Neylül-Evtâr, VIII, 302.]

 

Bu mevzuya Hanefî ulemasından Bedreddin Aynî'nin şu sözleriyle son veriyoruz:

 

"Rüşvet dört kısımdır:

 

1- Alınması da verilmesi de haram olan rüşvet. Hâkimlik görevini elde edebilmek için verilen rüşvet gibi.

 

2- Hâkimin görevi başında vereceği bir hüküm için aldığı rüşvet. Bu rüş­vetin hem alınması, hem verilmesi haramdır.

 

3- Bir kişinin malını veya canını kurtarmak için verdiği rüşvet. Bu sını­fa giren rüşveti almak haramsa da vermek haram değildir.

 

4- Sultan katında halledilmesi gereken fakat çıkmaza giren bir işin hal­ledilmesi için verilen rüşvet. Bu sınıfa giren rüşvetin de alınması haram, ve­rilmesi helâldir.[el-Binâye fi Şerhi'l-Hidâye, VII, 7.]